Kadınlar sever diye yazdım, erkekler de sevdiceğim.

16.4.12

Sana Sorular Hazırladım!?

          Birini gerçekten sevdiğinde mi gelir tutku? Yoksa ulaşamadığın ciğere mundar diyememek midir? Kaçanı kovlarken mi fışkırır aşk, yoksa sevginin huzurunda mı bekler? Bir gözü kalk gidelim derken öbürü bok yeme otur diyen aşk, hangi ortamda yeşillenir?

          Birine aşık olduğunu anlamak için ille de acı çekmek mi gerekir? Huzurlu bir ilişki tutkunun bittiğini mi gösterir?

          Birini çok sevmek yeterli midir aşk için?

          En unutmadıklarımız hep yarım kalanlar değil midir? Yarım kalanlar hiçbir zaman unutulmazlar mı? Yaşanması gerekenler tamamlandığında yine bitecekse, aşk yarım kalmak mıdır aslında?

          Unutmak nedir? Alışmak mıdır yokluğuna? Yoksa yerini doldurabilecek birini bulabilecek kadar şanslı olmak mıdır unutmak? Peki ya bir kokunun sana onu hatırlatması unutamadığın anlamına mı gelir?

         Yapmak istediklerini mi yapmalısın? Yapman gerekenleri mi? Yapman gerekenleri söyleyenler daha önce senin yaşadıklarını yaşamış mıdır? Mantıklarıyla sana doğruyu işaret edenler aşık olmuşlar mıdır hiç? Kim bilebilir ki; seni üzse de yaşadıkların, belki de kendi seçimlerinin yaşanmamasının daha mantıksız olduğunu?

          Aşık olduğunu nerden bilir insan? Ben aşık oldum dediğinde, sana “hayır olmadın” diyen birine anlatmak ister misin hissettiklerinin adını? Önemli mi ki adının ne olduğu? Nasıl ortaya çıktığı? Belki kaçanı kovalarken hırsından oldu, belki de ona dokunduğunda kalbinin azına koşmasından… Neyi değiştirir nasıl olduğu? Önemli olan duyguların kabarmış olması değil midir? Kabartma tozu pastayı nasıl kabartır? Krema nasıl böyle güzel kokar? Peki babam bu kadar güzel pasta yapmayı nerden öğrendi?

3.4.12

Radyo ODTU'de Kontrol Edemediğim Diğer Yanım

Kontrol edemediğim diğer yanım Burcu'yu anlatmak ve ilişkiler üzerine konuşmak üzere beni "Benden Hoşlanıyorum" programında ağırlayan Radyoodtü'ye bidolu teşekkürler... Programda geçen kişiler ve olaylar tamamen hayal ürüdür :)

Hazırlanma Ayini


          Bir erkek ve bir kadın, buluşacaklar. Hepsi bu…

          Kadın sabah uyanır, yüzünde hafif bir sırıtma. Güzel bir gün olacaktır çünkü o günü yaşaması için bir sebebi vardır. Heyecanla dolabına uzanır eli, kapağını açar ve o anda hayatın en acımasız sorusuyla karşılaşır: “buu gün ne giiysseeeemmm?”  Evin içinde bir defile başlar, onu dener bunu dener… Aynanın karşısına her geçtiğinde “bizimlaa değilsıııın” sesi yankılanır kulaklarında. Sonunda içine çok sinmese de giyecek bir şeyler bulur…

          Seçtiği kıyafetleriyle aynaya birkaç poz attıktan sonra üzerindekileri bir kenara bırakır ve banyoya doğru yol alır. Duşunu alır, saç bakımını yapar, dişlerini fırçalar, kremini sürer…

          Saçları uçuşan bir şarkıcı edasıyla ıslık çalarak saçlarını kurutur, üzerini giyinir, takılarını seçer, ayakkabılarına karar verir, kıyafetine uygun çantasını hazırlar ve kuaföre gider.

         Saçlarını yaptırır, oje sürdürür…

          Kuaförün ışıklı aynasında makyajını da yaptıktan sonra küpelerini takar, parfümünü sıkar ve kalp atışları eşliğinde buluşmaya gider. Bir ayindir kadının hazırlanması…

          Erkekse sabah uyanır duşa girer, dişini fırçalar, tshirlerini koklar ve içlerinden en temizini giyer, altına kotunu da çekti mi hazırdır. Çoraplarını ve ayakkabılarını giydikten sonra buluşmaya gider…

         Yani diyeceğim şu ki, niyetiniz ciddi değilse kadınlarla buluşmayın! Bizi yormayın!

Bitti.

2.4.12

Sen Gidince Çuvaldızı Kendime Sapladım



          Bazıları bir ilişkiye bile başlayamazken, bazılarıysa bütün engelleri aşarak bir sevgiliye sahip olmayı başarırlar. Neticede hayat böyle, kimine kavun, kimine kelek…  İlişki sahibi sevgili arkadaşlarımız; çiçekleri koklayıp böceklerle şakalaşırken bir yandan da ilişkiler hakkında yakınlarına öğütlerde bulunur. Artık onun için her şey yolundadır, tren rayına oturmuş, yoluna koyulmuş ve kendisini izleyen öküzler eşliğinde ilerlemektedir.

          Kahramanımız bir sabah uyanır, güneş parlamaktadır, kuşlar cıvıldamakta… Yatağının içinde güzel bir gülümsemeyle gerinir güne. Bu sırada da elini yanında duran telefonuna uzatır fakat bir sorun vardır, her sabah gelen günaydın mesajı bu sabah gelmemiştir.  Aslında günlerdir ayakta uyuyor olduğunun farkında olmayan süper kahraman, ilerleyen saatler içerisinde terkedileceğinin de farkında değildir tabi ki…

          Karşısındaki insanın günlerdir ayrılma çabasıyla acı içinde kıvrandığını bile fark edemeyecek kadar duyarsızlaşmış ve her şeyin yolunda oluğunu zanneden terkedilmiş kahraman “noldu şimdi yeaa” diye düşüne dursun, sevgilisi çoktan trenden inip öküzlerin arasına karışmıştır.

          Kavga etmeden biten her ilişkide, ilişkiden önce biten en önemli şey aşktır. Bu noktadan sonra hüsrana uğramış kahramanın tek yapması gereken, hiçbir şey yapmamaktır. Fakat doğuştan arızalı olan süper beynimiz an itibariyle durmadan düşünmeye başlayacaktır. “Ben nerde yanlış yaptım?”

          Sürekli kendini suçlamaya başlayan bünye, harakirinin eşiğine koşarken bir yandan da kendince bulduğu nedenleriyle karşısındakini bunları bir daha yapmayacağına ikna etmeye çalışır. İlişki sırasında yapmadığı fedakarlıklar, göstermediği çaba bir anda fışkırmaya başlar. Durumun en elim ve ayrılmaktan daha vahim olan aşaması ise “yaaalvarırığğğm geri döööğğğnnn” şeklinde salyaya ve sümüğe bulanmış açıklamalar yapılmaya başlandığı “ezik kahraman” dönemidir. Aşkta gurur var mıdır, yok mudur? Tavuk mu yumurtadan çıkar yoksa yumurtamı horozdan? Gibi sorularında baş gösterdiği noktadır bu.

          Aşkta gurur yoktur fakat sizin anlamadığınız şudur ki, artık ortada aşk yoktur. Her şeyi bir kenara bırakıp, kendi acısıyla kavrulmalıdır kahraman.  Çünkü önemli olan kabullenmektir. “O seni artık sevmiyor.” cümlesine sarılıp uyumak gerekir bazen.  Sürekli kendini suçlayıp bir şeyleri düzeltebileceğine inanmak yerine hazmetmeyi gerektirir tek tarafı kalmış aşk. Her şeyi sorgulamak ve trenin yeniden hareket etmesi umuduyla, gururu kevgire çevirene kadar kendimize çuvaldızı batırmak da kurtarmaz bazen iptal edilmiş seferleri.

          Unutmak gerekir bazen, anlamak zorundalıktır ve bu hikayedeki gizli özne ise “başka birisi var”dır. Ya karşınızda ya da karşınızdakinin yanında...