Kadınlar sever diye yazdım, erkekler de sevdiceğim.

19.11.12

Marilyn Beni Affet


Marilyn, Beni Affet

Erkekler Marilyn’i sever fakat Norma onlara aşık olsun istemezlerdi…

 Hayatı boyunca yaşadığı bütün trajedilere karşı aşkla savaşmış, dünyanın en seksi kadını; Marilyn Monroe. Fakat en güzel yanı, hiç unutmadığı ve hep içinde yaşattığı gerçeği Norma Jeane…
Babasının kim olduğunu bile bilmeden geldiği bu dünyada, kocasına “baba” diye seslenen kadın. Henüz küçücük bir çocukken anneannesinin yastıkla boğmaya çalıştığı, annesinin komşuya bıraktığı bebek. Hep sahip olmak istese de karnında taşıyamadığı çocuklarının annesi, bütün hayatını ailesindekiler gibi delirmemek için çabalayarak geçiren bir star; Marilyn…

Bütün yaşadıklarına rağmen aşkla nefes alan bir yıldız…

“Kimseyi kandırmadım. Ama insanların kendilerini kandırmalarına izin verdim. Hiç biri benim kim ya da ne olduğumla ilgilenmedi. Bunun yerine benim için bir karakter yaratmayı tercih ettiler. Onlarla elbette tartışmayacaktım. Çünkü nasılsa olmadığım birine aşıklardı…”

Norma için Marilyn; sadece dönüşmüş olduğu bir Hollywood yıldızıydı ve erkekler hep Marilyn’i arzulardı fakat Norma onlara aşık olsun istemezlerdi. Çünkü Norma Jeane, yaşadığı acı hayatın üstesinden gelmeye çalışan, genlerinden dolayı delireceğini düşünen ve çok fazla yara almış asıl gerçeklikti. Marilyn’inin gülüşünün arkasına saklanan asıl gerçekti o… Aşık olduğu adamlarsa bu gerçeklikle yaşayamayacaklardı çünkü Norma çaresizdi. Fakat hiçbir zaman vazgeçmedi, hep yeniden aşık oldu…

Nefes Alıyorum Öyleyse Aşığım

Çocukluğunda yaşadığı sevgiden uzak hayatından dolayı belki, Marilyn hayatı boyunca sevgiye ve ilgiye açlık çekmiş. Nefes alma nedeni olmuş aşk. Bir türlü tutunamadığı hayata aşkla bağlanmak istemiştir belki de…
Dünya üzerindeki bütün ışıkların sana dönük olduğu bir hayat, bol para, mükemmel bir kariyer… Herkesin sahip olmak isteyeceği her şeye sahipti belki de…

Saatlerce yaptığı güzellik banyoları, cilt bakımları, yatarken üzerine giydiği Channel No:5 parfümü bile mutlu etmeye yetmedi onu. Çünkü onun istediği tek şey aşktı ve onu bulsa da hep bir yerlerde kaybediyordu.

Ne aşkını ne de aklını koruyabildi Marilyn.

Ölümüyle ilgili bir sürü senaryo olmasına rağmen, önemli olan nasıl öldüğü değil neden öldüğüydü aslında. Onu ölüme götüren şey, ne bir komplo, ne de onlarca ilaçtı… Bir şehri terk ettiğinizde onu bir trenle geride bırakmanız değildir önemli olan. Asıl olan o şehri neden terk ettiğinizdir ya da terk etmek zorunda kaldığınız. O’na bu dünyayı terk ettiren ise içindeki büyük aşktı.

Marilyn, her kadın aslında... Her kadının olmayı istediği ama olamadığı gerçeklik…

 Saf ve gerçek hislerini yaşayabilen, kadere boyun eğmeyen, istediğini elde etmek için savaşan bir kadın. Hayatın getirdiği koşullandırmalara yenilmeden aşka aşık bir kadın…

Şimdi yaşasaydı Marilyn, on sekizinde olsaydı 2012de, sevdiği adamın arabası yok diye vazgeçer miydi aşkından? “Sevgilim var” dediği zaman “ne iş yapıyor?” diyenlere “bilmiyorum” derdi bence… Çünkü o karşısındaki adama aşık olurdu, işine ya da arabasına değil.

Bu kadar aşka aşık bir kadının, ilk evliliğini yetimhaneye gitmemek için yapması ne kadar da acımasız.

“Şöhret harikadır ama soğuk bir gecede ona sarılamazsınız.”

Hayattan tek beklentisi sevdiği adama sarılıp uyumak olsa da insanın, bazen olmuyor işte. Ne kadar çok istersen o kadar olmuyor. Belki de bu yüzdendir ki Marlyn etrafında ona ilgi gösteren erkeklere karşı koyamadı… O kadar muhtaç oluyor ki insan bazen sevilmeye, o da sadece sevilmek istedi…

Gerçekten aşık olduğunda ise durum pek de düşündüğü gibi değildi.

Amerikan başkanına aşık bir Marilyn Monroe! Evli bir adam için hayatından vazgeçmek isteyecek bir Norma Jeane. Bütün dünyanın gözleri ve karısının yanında erkeğine “iyi ki doğdun” şarkısı söyleyip ortalıktan kaybolan bir yıldız.

Kim ister ki Marilyn olmak? Dünyanın en güzel ve seksi kadını olup, her erkeğin hayallerini süslerken bir yandan da Hollywood’un en önemli kadını olmak… Kim ister ki bu şaşaanın içinde bu kadar yalnız olmak?

O, sete gitmek yerine süt banyosu yapmayı tercih ederdi…

“İhtiyarlamadan önce yaşamak zorundayız. Çünkü pişmanlık duymak en az korkmak kadar aptalca…”

Yaşadı da Marilyn, yeterince olmasa da…

Bizim hep yaşamak istediğimiz ama yaşayamadığımız her şeyi kısacık bir zamanda yaşamış aslında. İçimizdeki kontrol ettiğimiz “diğer” yanımızı doya doya yaşamış yıllarca…

Bütün dünya ona bakarken, o gözlerini yumup canı ne istiyorsa onu yaşamış. Kim ne der diye düşünmeden. Biz küçücük dünyamızda “komşular ne der?” diye en büyük aşkımızı içimize atarken Marilyn bütün dünyaya haykırmış.

İşte bu yüzden belki de, delirmiş ya da deli olduğunu düşünmüşler…

O ölürken bile yaşamayı sevdiği için ölmüş.

Marilyn bizi affet!

Biz sadece ölmemek için yaşıyoruz.