Kadınlar sever diye yazdım, erkekler de sevdiceğim.

6.12.12

Ben Konuşurken Araya Girme Diye Ağzına Yumruk Atmak İstedim


Kimi hikayeler bitmezler.
Henüz yaşanması gerekenler başınıza gelmemiş, söylenecek sözler ağızdan çıkmamış, bir hikaye başlamış fakat olması gerekenler henüz olamamıştır. İnsan hisseder yarım kaldığını fakat herkes bilmelidir ki; söyleyecekleriniz bitmeden gidenler her zaman geri gelirler…
İlk karşılaşmada anlarsın bir hikayeniz olduğunu. Nasıl bir sonla biteceğini kestiremezsin ama bilirsin, ikinizin paylaşacakları bu kadar değildir. Bakışları her şeyi anlatır zaten, konuşmanıza gerek yoktur, telefon numaralarınızı almanıza gerek yoktur... Gözlerinin içine bakışından anlarsın, o seni bulacaktır ve hikayenizi yazacaktır.
Yazacaktır; ama bu yarım bırakmayacağı anlamına gelmez…
Onu tamamen unuttuğun bir gün, bulacaktır seni. Sanki yıllardır sohbet ediyormuş havasında konuşacaktır. Rahat, içten, açıktan yazmalı! Çok neşelidir konuşma, iki tarafta çok tatlıdır. Buluşmaya karar verilir falan…
Parıl parıl parlayan bir kutudur karşınızdaki, o kadar güzel parlıyordur ki içini açıp bakmak istersin. Bütün buluşma boyunca ben diyeyim Romeo, siz deyin Juliette, efendime söyleyeyim bir büyü, binlerce kelebek midede…
Sonunda naçiz kalbin dayanamaz kutunun ışıltısına ve açıp içinde ne olduğunu görmeye karar verirsin. Fakat o kadar güzel parlıyordur ki kutu, içinde ne olduğunu göremeden elini içine daldırıverirsin ve o anda canın yanar. O kadar çok acıtır ki elini, fırlatıp atarsın… Geriye dönüp baktığında ise artık parlamıyordur.
Bilirsin, bu hikaye burada bitmemiştir çünkü henüz senin söyleyeceklerin, artık parlamıyor olsa da, onun kalbindeki yerini almamıştır.
Şaşkınsındır, üzgünsündür çünkü aldatılmış ve kandırılmışsındır. Söyleyeceklerinin bitmiş olmasına imkan yok. Hatta sen konuşurken araya girmemesi için öncesinde ağzının ortasına güzel bir yumruk yerleştirmek istersin. Aynı zamanda kendine de sinirlisindir çünkü parlaklığına kapılıp o kutuyu açmamalıydın! Her gördüğün sakallıyı deden, her ışıldayan bakışı aşk zannetmemeliydin!
Velhasıl bir süre düşündükten sora, aslında kutunun parlamasının nedeninin kendisini birinin açması ve onu yaralamak istemesi olduğunu anlarsın. Gerçekte parlamıyordur yani, sadece sen istediğin için ışık saçıyordur ve artık sen istemediğine göre parlamasına imkan yoktur. O yeniden gelip sadece senin için parladığını iddia edecek olsa da artık senin için ışıkları söndürüp uyuma vakti gelmiştir.
Bitmediğini bilsen de bu hikayenin, kendin yazmamalısın devamını…
Çünkü aradan ne kadar zaman geçerse geçsin, söyleyeceklerin bitmeden gidenler hep geri gelirler…
Sen varlığını bile unuttuğun bir anda yeniden karşına çıkar. Artık parlamıyordur. Bütün gerçekliğini görürsün suretinin. O sadece “bir limon ağacının altında 1 saat” istiyordur senden. Kendini anlatabilmek, neden gittiğini söyleyebilmek, affedilmek, yeniden başlayabilmek için.
Herkes ikinci bir şansı hak etmez fakat söyleyeceklerin biterse bu hikaye hak ettiği gibi son bulabilir.
O’nun da istediği gibi “bir limon ağacının altında 1 saat.”
Yeniden parlamasına izin vermemelisin, gözlerinin içinden yüreğine akıp midendeki kelebekleri uyandırmasına izin vermemelisin. Sadece söylediklerini dinliyormuş gibi yapıp, yavaşça kafanı iki yana sallayıp “artık seni istemiyorum!” demek yeterlidir. Tam olarak yapmak istediğin buyken, “Sana ne hayır diyorum, ne de evet fakat bunun nedeni gerçekten düşünecek olmam olabileceği gibi sırf seni bekletip daha çok üzmek de olabilir.” Diyebilirsin hatta demişsindir bile…
Yine açıkta kalmış bir kapı cereyan eder yüreğine. Arkanı dönüp bir baksan parıldayacak… Bakmadan gidersin. Bilirsin, bu hikaye daha bitmedi. Gerçekten seviyorsa yeniden gelecek…
Amma velakin sen “geri gelsin istiyor muyum?” diye düşünürken o yine başkasına gidecek…
Bitsin istersin bazen hikayeler fakat bitmez. Sinsidir çünkü bazı hikayeler, yazılmaya devam etmek için senin O’nu unutmanı beklerler.
Neden bilinmez, söylemediklerimiz hep kazanırlar. Söylenirler elbet…
Çünkü geri gelir her zaman duyacakları bitmeyenler.
Bir gün uyanırsın, rutin hayatına devam ederken karşındadır. Her şey aslında tamamen Türk filmi klişesidir. Belki çalıştığın fabrikanın hisselerini satın almış, ofisinden sana bakıyordur belki de bindiğin taksiye diğer kapısından atlamıştır. Nasıl olduğunun bir önemi yoktur yine yeni yeniden tam karşında duruyordur. Küstahça! Hiç bir şey olmamış, belki de hiç tanışmamışsınız gibi konuşuyordur. Bağırırsın, bağırırsın, çığlık çığlığa bağırırsın… Duyduğu kadarı önemlidir bağırdıklarının çünkü istediğin kadar bağır kimse sustuklarını duyamaz.
Parlamak istiyordur yine.
Neden dileğin gerçek olmayacaksa mumları yakasın ki? Neden parlamasına izin vereceksin ki?
Yine başlar bir açıktan yazış, ben diyeyim Romeo, siz deyin Juliette, efendime söyleyeyim kelebekler ölmüş…
Güvenmek istersin, güvenemezsin, tam güvenecekken o yine başkasına gider…
Yani; tam unuttum dersin karşına çıkar ve yine gider…
Derdi nedir anlayamazsın, ne istiyor senden bilemezsin. Yeterince uslu olursam mı görebileceğim onu tekrar? Yoksa yaramazlık yapmazsam yılbaşında bacadan mı gelecek geri? Sadece sana diktiği bakışlarını da alıp hayatından çıkıp gitmesini istersin. Bir daha dönmemek üzere…
Artık söylenecek tek bir şey kalmıştır geriye. Geri gelmesi içinse tek bir sebep… Geri gelecektir bilirsin çünkü senden duyacakları, seninle yaşamak istedikleri gibi bitmemiştir. O zaman yeniden gelip çattığındaysa senin tek yapman gereken, O’nun yüzsüzlüğünün yüzü olmadan, başını önce sağa ve ardından sola sallayıp “bitti” demektir.
Bitti.