Sonunda boka batacağımızı bildiğimiz bir organizasyona neden
balıklama daldığımızı hiç anlamış değilim. Artık gözümüz mü kör oluyor,
kulaklarımız mı sağır bilmem de sonuçta ağlamaktan içimizin çömeldiği kesin.
Ne zaman aşık olsam hep hüsran! Mucizelerle başlıyor önce
hikaye ama sonuna hep bir trajedi yapıştırıyor hayat. Prense de atına da kafa
atmak üzereyim! Hayır; prensin gelip,
beni öpüp uyandırması için uyuyor taklidi yapıyor da değilim zaten. İlle de
bayıl da bir öpüp uyandırayım diye peşimde dolanıyorlar önce, sonra bir
bakmışsın prens arazi olmuş!
Madem ciddi bir ilişki yaşamak istemiyorsun küçük prens,
beni tavlamak için neden amuda kalktın o zaman? Rapunzel’in kulesine
tırmandıktan sonra, baktın iş ciddiye binecek “Pardon abla yanlış gelmişim”
denir mi?
Bilmediğiniz şu ki; kadınlar baloya gider gibi hazırlanır
yeni aşka; önce fondötenle geçmişten kalan izlerini kapatır. Sonra üzerine yeni
savaş boyalarını sürerler, biraz far, biraz allık, kırmızı bir ruj... ve anca
emin olduklarında çıkarlar evden. Bu kadar hazırlıktan sonra, bırakıp
giderseniz ağlar o kadın, rimeli akar ve bütün makyajı bozulur. İşte bu yüzden,
rimelim akmasın diye artık aşık olmak istemiyorum.
Bir gün tekrar, gerçekten prensin bana aşık olduğuna
inanırsam da sevinçten bayılırım zaten. İşte o zaman prensesi öpüp
uyandırabilirsiniz.
Teşekkürler.
-burcinimben-