O hayatında
olduğu sürece sen fark etmeden her gün daha çok ona benzersin, o da sen
olur. En güzeliyse sonunda biz olmaktır.
Ve bir gün
bir şekilde o gider, biz biter ve sadece sen kalırsın yeniden.
“Sen
gittikten sonra, bir süre evden çıkamadım ben. Her yerde biz olmaya alışmışken,
tek başıma gidemedim hiçbir yere. Sonra anladım ki çıkmam gerek bu evden,
hayatımda olduğu gibi evinde her köşesinde sen varken daha fazla durmamalıydım,
çıkmalıydım…
Kendimi
yattığım yerden kaldırıp, giyinip, süslenip gitmeliydim bu odadan… Yeniden ben
olmalıydım.
Dolabımdaki
her kıyafette sen vardın yine, ya sen almıştın ya seninle almıştık ya da
seninle giymiştim. Giyinemedim, süslenemedim… Oturdum kaldım orda ve orada
bıraktım seni…
Sen
gittikten sonra ben kaldım, çayıma attığın üç şekeri atmıyorum artık ben. Bir
birayla sarhoş olmuyorum artık. Saçlarımı açıyorum zaman zaman, sıkı sıkı
toplamalardan vaz geçtim bir süredir. Eşofmanlarımı kaldırdım attım, elbiseler,
etekler, kotlar giyiyorum. Makyaj
yapıyorum artık her gün, hatta bakkala giderken bile… Oje de sürüyorum diğer kızlar
gibi… Topuklu ayakkabılarımın sayısı spor ayakkabılarımın sayısıyla kıyasıya
yarışır. Artık geceleri 12’de kabak olmuyorum. İstediğim saatte gelebiliyorum
evime. Ne bileyim, senin bende ezbere bildiklerin artık yoklar işte…
Ben varım
uzun zamandır, sadece ben. Her şey değişmiş bile olsa ben hala aynıyım… Bir de
kimsenin beni senin kadar çok sevmemiş olması…”